Bir önceki yazımızda Rothschild
ailesinin ekonomik gücünün etkileri ve savaşlarda oynadığı rollerden kısaca
bahsetmiştik. Böylesine güçlü ve devasa bir “ailenin” sahip olduğu yaptırımları
ve dünyada gelişen olaylara müdahalesini tahmin etmek dahi oldukça güç.
Birçoğumuzun tahayyül edemeyeceği şeyleri onlar rahatlıkla yapabilmektedir.
Rothschild ailesinin müdahil olduğu savaşları irdelemeye devam edelim.
Filistin topraklarının bir
kısmının Osmanlı topraklarından ayrılmasından sonra yayınlanan ve İsrail
Devleti’nin kurulmasının adımlarının atıldığı “Balfour Bildirisi” ile birlikte
Orta Doğu’ya sızmaya başlayan aile, bölgedeki zengin petrol yataklarını
BP-Amoco (bildiğimiz BP) ve Royal Duth Shell (Bu da bildiğimiz Shell)
şirketleri ile kuşatmış ve bölge pazarının tek hakimi haline gelmiştir. Bu
hakimiyet Balfour Bildirisi’nin hazırladığı siyasi hakimiyet ile birlikte
İsrail Devletinin kurulması için gereken ekonomik yaptırım gücünü de
Rothschild’lere vermiştir. Kurulan bir fon ile aktarılan 2 milyon sterlinlik para
ile de son adım atılmış ve artık eksik olan tek şey devleti oluşturacak halkı
topraklara getirmek olmuştur.
Birinci dünya savaşından yerle
bir olarak çıkan Almanya’da çöken ekonomiye destek yine Rothschild ailesinden
geldi. 1924 yılından sonra düzenlenen ve Almanya’yı paraya boğan “Dawes Planı”
ve “Young Planı”, ailenin dolaylı olarak sahibi olduğu, başta J.P. Morgan olmak
üzere birçok finans kurumu tarafından desteklendi. Desteklenen bu ekonomik
kalkınma planları sayesinde Almanya inanılmaz bir yükselişe geçti ve Hitler’in
zirveye çıkmasına zemin hazırladı. Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’ndan çok önce
hazırlık yapmaya başladığı savunma sanayii ve askeri harcamaların kaynağını
yukarıda ismi geçen ekonomik planlar sağlamıştır. Görünen o ki; sağlanan bu
destekler Almanya’nın kalkınması için değil, Hitler ve onun oluşturacağı
canavarın dünya sahnesine çıkması için yapılmıştır. Hitler’in yaptıklarının
izleri bugün dahi o topraklarda görülebilmektedir.
Bildiğimiz gibi İkinci Dünya
savaşı, Avrupa’da yaşayan yahudi toplumunu Filistin topraklarına göç etmeye
zorlamıştır. Avrupa’da halinden memnun olan bu toplumun, büyük emellere hizmet
etmek için bir şekilde o topraklara gitmesi gerekiyordu. Yapılan kıyım, mağdur
olan insanlar, işlenen insanlık suçları pahasına İsrail Devleti’nin içi
doldurulmak zorundaydı. Buraya bir de Rothschild ailesinin yahudi olduğu
bilgisini de ekleyelim. Kendi soyundan insanların kırılmasını destekleyen bir zihniyetin,
başka toplumların yok olmasına göz yummasını olağan karşılamak gerekmektedir.
Yapılan göçlerden sonra Filistin
topraklarının %36’sı yahudi toplumu ile doldu. Topraklar üzerinde yaşanan
kargaşa dolayısıyla 1947 yılında İngiltere konuyu Birleşmiş Milletler’e götürdü
ve aynı yıl 29 Kasım’da şöyle bir karar çıktı; Filistin topraklarının en
verimli bölgelerinden oluşan %56,47’ lik bölümü İsrail Devleti adı altında
kurulan bağımsız devlete, geriye kalan ve büyük bir kısmını çöllerin
oluşturduğu bölümü ise Filistin’in gerçek sahiplerine bırakıldığı. Kudüs ise
özerk bölge olarak kaldı. Bugün o topraklarda yaşananların asıl sebebini yukarıda
bahsettiğimiz olaylar zinciri oluşturmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın sahneye
konmasının sebep ve sonuçları ders kitaplarımızda yazanların çok ötesindedir.
Tüm bu şavaşların baş
kahramanları olan ve dünyanın efendiliğine soyunan bu çokuluslu oluşumların,
şirketlerin, Birleşmiş Milletler temsilcilerinin, devasa şirketlerin
CEO’larının dilinde olan bir kavram var. New World Order! (Yeni Dünya Düzeni)
Dillerinden düşürmeyenlerin
içeriği ile ilgili bilgi vermedikleri bu kavramın içini bir sonraki yazımızla
birlikte elimizden geldiğince biz dolduracağız. Selam ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder